Kategori arşivi Kategorilendirilmemiş

KARNE HEDİYESİ ALALIM MI?

Karneler çocuğunuzun kişisel değerlerini değil, akademik başarısını gösterir. Dolayısıyla bireysel değerleri, karne notuna indirgemek doğru bir davranış olmayacaktır. Zayıf notlar karşısında ”Ben sana güveniyorum” sözü sık sık tekrarlanıp, bir sonraki dönem için neler yapılacağına dair planlar oluşturulmalıdır. Notlarını yükseltebilmesi için desteğe ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekir. Her koşulda çözüm odaklı olmak yararlı olacaktır. Başarısız olunan dersler karşısında çocuğun kişiliğine yönelik yapılan suçlamalardan kaçınılmalıdır. Kişilik algısına yapılan her türlü suçlama, çocuğun gelişimine büyük ölçüde zarar verecektir. abartılı övgülerden de, suçlayıcı yargılardan da kaçınılması gerekmektedir.

KARNE HEDİYESİ ALALIM MI?

Karne hediyesi çocuğun içsel motivasyonunu süreç içinde köreltmektedir. Hediye alarak çocuğa ”Bu olay senin sorumluluğunda olan bir durum değil” mesajını iletiyoruz. Manevi değeri yüksek kutlamalar yapmak daha yararlı olacaktır. Çocuğunuzu koşulsuz sevin. Onunla beraber bir yola çıkın, ona bu yol boyunca yanında olduğunuzu hissettirin. 

Tüm çocuklara mutlu ve bol oyunlu bir tatil diliyorum.

SİZİN ÇOCUK YETİŞTİRME TUTUMUNUZ HANGİSİ?

Sağlıklı aileler, geleceğe güvenle bakan sorumluluk sahibi çocuklar yetiştirmek ister. Bu bağlamda anne babaların çocuk yetiştirme tutumları, çocuğun ileriki hayatının şekillenmesinde önem teşkil etmektedir. Aile içinde yaşanan huzursuzluklar çocukları olumsuz yönde etkilemektedir. Çocuk büyütmenin tek ve gerçek bir yolu bulunmamaktadır. Yapılan araştırmalar her ailenin kendine özgü bir çocuk yetiştirme stilinin olduğunu göstermiştir.

Çocuğun her yaşta kazanması gereken bazı yetileri vardır. Bu boyutta ailenin rolü ve tutumu; çocuğun, kişiliğinin ve karakterinin gelişmesindeki en etkili yollardan biridir. Davranışı geliştirmenin ya da söndürmenin en kolay yolu model olmaktır. Anne ve babaların iyi birer rol model olmaları gerekmektedir. Çünkü çocuklar ebeveynlerini taklit edip onların duygularını, tepkilerini ve yaptıklarını benimseyip yaşamlarına aktarırlar. Ebeveynlerin çocuk yetiştirmede kullandığı tutumlar literatürde farklı şekillerde gruplanmıştır.

Genel olarak çocuk yetiştirme tutumları şu şekilde sınıflanabilir;

1. Demokratik Tutum
2. Otoriter Tutum
3. Serbest Tutum
4. Aşırı Koruyucu Tutum
5. Aşırı Hoşgörülü ve Gevşek Tutum
6. Dengesiz Tutum

Demokratik Tutum
Demokratik tutum; kontrol ve ilginin dengede yürütüldüğü bir tutum şeklidir. Tutum olarak herkese önem verilir ve kişiliğe saygılı olunur. Yaptırılmak istenenler zorla değil, hak ve kurallara uygun ölçüde uygulanır. Demokratik ebeveynler çocuğun isteklerini mantıklı bir düzeyde değerlendirir.

Otoriter Tutum
Otoriter tutum; çocuğu katı bir disipline maruz bırakan ve çocuğun kurallara kesin olarak uymasını bekleyen anne baba tutumudur. Ebeveynler tarafından belirlenen kurallara, çocukların uyması beklenir. Bu tutumu uygulayan anne babalar çocukların bağımsız olmasını istemezler. Bu ailede yetişen çocuklar korku duyar ve özerk davranma sorunu yaşar. Çocuk, ailenin sergilediği sert ve katı tutum karşısında çevresiyle iletişim kurmakta sorun yaşar ve özgüven duygusunu geliştiremez.

Serbest Tutum
Çocuğuna yönelik yeterli sorumluluk almayan, ilgisiz ve ihtiyaçlara karşı duyarsız anne baba tutumudur. Çocukları yönlendirme ya da yönetme bu tip ailelerde söz konusu değildir. Ebeveynler genel olarak umursamaz bir tutum sergiler.

Aşırı Korumacı Tutum
Aşırı korumacı tutum; çocuğa aşkla bağlanmış sürekli koruma içinde olan anne baba tutumudur. Çocuğun her türlü gereksiniminin, aile tarafından karşılandığı bir tutumdur. Çocuğun süreç içinde kazanması gereken tüm sorumlulukları anne-baba üstlenir. Bu tutum içerisinde çocuğun bireyselleşme süreci yok sayılır. Aile, çocuğun herhangi bir alanda kendini ifade etmesine izin vermez. Sürekli kontrol edici ve müdahaleci davranıldığı için çocuk kendini yaşamı boyunca ailenin bir parçası olarak görür.

Aşırı Hoşgörülü ve Gevşek Tutum
Aşırı hoşgörülü ebeveynler, çocuğa karşı zayıf kontrol ve üst düzey kabulde bulunurlar. Çocuğun kişisel ve sosyal hayat sürecinde aile hiçbir şeyine karışmaz. Çocuk kendi iradesine bağlı kararlar alır. Erken çocukluk döneminde disiplin kazanamayan çocuk ilerde hem kendisi sorun yaşar hem de anne ve babası ile sıkıntılar yaşar. Aşırı şımartılmış çocuklar kural tanımaya alışkın olmadığından toplumsal hayata kolay uyum sağlayamazlar.

Dengesiz Tutum
Dengesiz tutumda, ebeveynler çocukla ilgili karar aşamalarında oldukça tutarsız davranırlar. Herhangi bir olay içinde annenin olumlu olarak karşıladığı bir duruma, baba olumsuz olarak tepki verebilir. Anne ve babanın çocuğa karşı net olmayan disiplin anlayışı hakimdir. Böyle ailelerde yetişen çocuklar ileriki yaşamlarında rol çatışması yaşayabilir.

OKUL UYUMU İÇİN SAĞLIKLI ADIMLAR

Yeni ve farklı bir çevreye alışmak bazı insanlar için kaygı verici olabilir. Bunu bir de çocuk gözünden inceleyecek olursak eğer, endişeli olmak doğal bir hal almaktadır. Her çocuk, okula uyum sürecini farklı şekilde yaşamaktadır. Çocuğun okula başlaması için ruhsal ve sosyal olarak hazır olması gerekmektedir. Bu şartlar yerinde olsa dahi, okula yeni başlayan çocukların bir kısmı okula gitmek istemeyebilir.

Okula adaptasyon ile ilgili olarak, aile ve öğretmen ile ilişkili durumların yanında çocuğun bireysel özellikleri de bu süreçte önem teşkil etmektedir. 1-3 hafta arasında süren alışma dönemi, normal olarak kabul edilir. En sık görülen uyum belirtileri; mide bulantısı, sinirlilik, ağlama ve içe kapanmadır. Okula adaptasyon sürecinde, aile ve öğretmenlere büyük görevler düşmektedir.

Ne Yapılmalı?
Hafta sonrasında ailelerin okul içinde beklemeleri, çocukların uyum süreçlerini zorlaştırmaktadır. Çocuğunuz gelmeniz için ısrarcı davranıyorsa, ona herkesin bir görevi olduğunu ve onun görevinin ise okula gitmek olduğunu anlatın. Bu durumda sorun yaşayan çocuklar için Rehberlik Servisi ile görüşülebilir.

Anne ve babalar çocuklarını okula bırakırken kararlı ve sabit bir tutum sergilemelidir. Ailenin kaygılı ya da üzgün oluşu aynı ölçüde çocuğa yansır. Bu durumdan kaçınılmalıdır.

Çocuğu, okula başlama sürecinin öncesinde akranlarıyla arkadaşlık edebileceği ortamlara yönlendirin. Eğer çocuğun oyun grubu deneyimi varsa, okulda sosyal çevre oluşturması da kolaylaşacaktır.

Okula başlayan çocuğun hayatı okul-ev arasından ibaret değildir. Bunu çocuğunuza açık bir dille ifade edin.

Çocuğa sağlık bir şekilde okul kavramı anlatılmalıdır. Gerçeklerden uzak, sadece çocuğun kaygısını giderecek açıklamalardan uzak durulmalıdır.

Çocuğunuzu okula gitmeye ikna etme çabaları, onun için alternatif bir yol olabileceği hissini uyandıracaktır. Okula gitmeme konusunda şansını deneyip ısrarcı davranabilir. Okul yaşantısına devam etmesi gerektiği çocuğa net bir şekilde anlatılmalıdır.

‘‘Okula gideceğin için heyecanlı mısın?’’ gibi sorularla çocuğunuzu daha fazla heyecanlandırmayın.

Okula başlama süreçlerinden önce çocuğa küçük sorumluluklar verilmelidir. Bu durum çocuğun özerkleşmesini ve ailesinden uzak kaldığı ortamlarda kendini yetersiz hissetmemesini sağlayacaktır.

Çocuğa öz bakımını kendisinin yapabileceği öğretilmelidir. Okulda bunu başaramayan çocuk okula gitmek istemeyecektir.

Öğreneceği yeni şeylerden bahsetmek çocukta olumlu bir duygu oluşturacaktır.

Ebeveynlerin kaygı ve stresle baş etme becerileri varsa, çocuk problemle karşılaştığında ailesinden öğrendiği becerileri kullanabilir. Bu da çocuğu çözüme kolay ulaştıracağından rahatlatıcı bir unsur olarak kabul edilebilir.

Ailenin okulu benimsemesi, okula güvenmesi ve bunu çocuğun yanında dillendirmesi çocuğun okula uyum sürecini kolaylaştırmaktadır.

Çocuğunuzu asla okulla korkutmayın. Çocuk öğrenmeye ve bilgi edinmeye kendini kapatabilir.

Ben okula gitmek istemiyorum diyen çocuğunuzla asla inatlaşmayın.

Okulu önceden gezmek çocuğun nereye gideceği konusunda fikir sahibi olmasını sağlayacaktır.

Öğretmenler deneyimlidir. Arkadaşlarıyla kaynaştırıp ortama alıştırmak için iyi bir yol olabilir.

Çocuğunuzun okulu benimseyip sevmesi dileğiyle…

ÇOCUKLARDA DİL GELİŞİMİ

Dil gelişimi; sözlü iletişim becerilerinin uyumlu şekilde kullanılmasını kapsayan bir süreçtir. Konuşma, çocuğun isteklerini sözsel olarak ifade edebilme yeteneğidir. Ebeveynler, çocukların temel düzeyde iletişim kurma becerilerini destekleyecek ve geliştirecek çeşitli yöntemler uygulanabilir. Kitap okumak çocuğun hayal gücünü ve kelime haznesini güçlendirecektir. Böylelikle çocuk, kendini ifade edebilmesi için gereken sözcükleri kolaylıkla seçip kullanacaktır. Doğa gezilerinde, oyun parklarında, müzelerde, aile ziyaretlerinde, alışverişlerde ya da evde otururken çocuklarla daima iletişim halinde kalıyor olmak dil gelişimine fayda sağlayacaktır. Ayrıca nesnelerin isimlerini ve ne amaçla kullanıldıklarını sürekli olarak anlatmak yararlı olacaktır.

Doğumdan itibaren ilk 3 aylık sürede bebekler genellikle çevrede duydukları sesleri dinler. Bu aylarda bebeğe şarkılar söylemek ve uygun tonda konuşuyor olmak dil gelişiminin başlangıcına yarar sağlayacaktır. 1 yaşına gelene kadar taklit oyunları oynamak ve sorular sorarak konuşturmaya çalışmak eğlenceli öğrenmeye yardımcı olacaktır. Bununla birlikte resimli hikayeler okumak da nesneleri kavramasında kolaylık sağlayacaktır. 1 yaştan sonraki dönemlerde iki sözcükle kendini ifade etme dönemi başlar. Bu dönemde çocuğun merak duygusunu tatmin edecek cevaplar vermek önemlidir. 2 yaşından sonraki dönemlerde ise çocuk ilkel cümleler kurmaktan çıkar ve kendini ifade edecek daha anlamlı cümleler kurar. Bu süreçte de çocuğa bilişsel ve zihinsel gelişimini destekleyecek aktiviteler yapabilir. Yaşına ve gelişimine uygun kitaplar okunup hayal gücünü geliştirecek sorular sorulabilir.

Dil gelişimi desteklendikçe gelişir. Bu süreçte çocuğa, teşvik edici yöntemler uygulamak oldukça fayda sağlamaktadır. Çocuğun sözlü olarak kendini ifade edebilmesi öğrenme sürecini de kolaylaştıracaktır. Çocuk dil gelişimini yeterli düzeyde gördüğünde konuşmaya başlayacaktır. Bu bağlamda çocuğa karşı cesaretlendirici davranmak ve bu süreçte anlayışlı olmak oldukça önemlidir.

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), fazla hareketlilik, dürtü yetersizliği ve dikkatin kısa süreli yaşanmasına sebep veren bir bozukluktur. Çocuk ve yetişkin hayatında da oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. DEHB ayrı iki alandır ve bu alanlardaki çocuklar üç grupta incelenir. Bunlar ise; dikkat sorunları, dürtüsellik ve hiperaktiviteyi birlikte yaşayan, sadece dikkat sorunu yaşayanlar ve aşırı hareketlilik ve dikkat sorunu yaşayanlardır. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), çocuk ve yetişkin hayatında oldukça sık karşılaşılan bir durumdur.Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğunun ortaya çıkmasında; biyolojik, genetik, psikososyal ve ailesel etmenlerin rol oynadığı belirlenmiştir. Beyinde bazı kimyasal maddelerin eksikliği de bu hastalığın görülmesine yol açmaktadır. Her türlü toplumda ve kültürde görülebilen bir rahatsızlıktır. Kişinin sosyal ve günlük hayatında sıkıntılar yaşamasına neden olmaktadır. Dikkat bozukluğunundalgınlık ya da hayal kurma gibi eşlik eden belirtileri de mevcuttur. Çocuklarda tanı konulması üç aşamada gerçekleşmektedir. Bunlar; çocuğun klinik anlamda değerlendirilmesi, aile ve okul yaşantısı öyküleridir. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğunun tedavisinde psikososyal ve tıbbi girişimleri içeren çok yönlü programlar kullanılmaktadır. Ailenin erken gözlemleri sonucunda bir uzmana başvurması sürecin kısa sürede tedavi edilmesini sağlayacaktır. Bu süreçte aileye ve çocuğa verilecek olan psikoeğitimle birlikte, hastalığın ne olup, ne olmadığı konusunda kişiler bilinçlenmektedir. Ailelere tutarlı davranmanın bu süreçteki etkisi detaylı olarak anlatılmaktadır.

Dikkat Eksikliğinde Görülen Belirtiler Nelerdir?
Bireyde gayret gerektiren işlerden kaçma durumu görülür. Bunlar genellikle ev ödevi, spor, okul aktiviteleri ya da ev işleri gibi durumları kapsamaktadır.
Kişiler belirli bir işe, olaya ya da duruma odaklanmada sıkıntı yaşar.
Kişinin kendisiyle konuşulurken, dikkatte kayma görülebilir.
Gündelik görevlerde unutkanlıklar yaşanabilir ya da görevler için gerekli olan eşyalarda unutmalar görülebilir.

Hiperaktivite Belirtileri Nelerdir?
Hiperaktivite sürekli hareket halinde olma durumunu ifade eder. Bu durumda kişi bilinçsiz bir şekilde sabırsız davranışlar sergileyebilir. Sorulan sorulara, soru tamamlanmadan dahi cevap verilmeye çalışılır. Oldukça fazla konuşma ve yerinde duramama belirtileri mevcuttur. Kişinin günlük hayatında da çeşitli sıkıntılar yaşamaktadır. Sırasını beklemede aceleci davranma, bu duruma verilebilecek örnekler arasındadır.